Faşizmin çöküşü: Mussolini gitmeyecek – Antonio Gramsci | 1927

Haziran ayında, Matteotti’nin öldürülmesinden hemen sonra, rejimin aldığı darbe o kadar güçlüydü ki, devrimci bir gücün acil müdahalesi kaderini tehlikeye atabilirdi. Müdahale mümkün olmadı, çünkü kitleler çoğunlukla demokratların ve sosyal demokratların etkisi altında ya hareket etmekten acizdi ya da ara çözümlere yöneldi.

Birincisi: Benito Mussolini’nin başında olduğu hükümetin nasıl devrileceğiyle ilgili olası bir siyasi sorun var. Bu sorunu akla gelebilecek en sınırlı haliyle ela alan ve bunun görevlerini kolaylaştıracağını düşünen burjuva muhalefet güçleri, Haziran ayından bu yana çıkmaz bir sokakta kapana kısılmış durumda. Çünkü Mussolini hükümetinin krizinin normal bir hükümet krizine indirgenebileceğini düşünmek oldukça gülünç. Öncelikle, yalnızca Mussolini’ye itaat eden ve onu kesinlikle normal bir siyasi manevranın ulaşamayacağı bir yere koyan milisler var. Tebelleş edilen milislerden kurtulmak için aylardır elverişsiz bir arazide mücadele sürüyor. Ordu bunun üzerinde çalıştı, Kral gizlendiği yerden ortaya çıktı. Ama sonunda kendilerini tam da başlangıçta oldukları yerde buldular. Mussolini gitmeyecek.

Ayrıca, diyelim ki milislerle büyük bir bedel ödemeden anlaşmak mümkün, Mussolini’nin hükümetten çıkarılması sorusu somut olarak ortaya konulduğunda, sadece daha ciddi değil, aynı zamanda nitelik olarak daha belirleyici bir sorun ortaya çıkıyor: Matteotti davasını kim açacak? Bir Mussolini hükümeti Matteotti davasının görülmesine izin veremez. Nedenleri iyi biliniyor. Ancak Mussolini, davanın ne kendisi ne de bir başkası tarafından görülmeyeceğinden emin olana kadar gidemez ve gitmeyecektir. Yine nedenleri herkes tarafından biliniyor. Ancak, yargılamayı yapmamak – başka bir deyişle, şu anda tutuklu olanları er ya da geç ve hatta geç serbest bırakmak – kamuoyunun açık bir isyanını riske atmak demektir. Bu, hükümeti herhangi bir şantajcının veya gizli belge tedarikçisinin insafına bırakmak ve böylece iki ateş arasında kalmak demektir. Yargılamayı yapmamak, belirli koşullarda herhangi bir siyasi muhalefetten çok daha güçlü ve etkili olabilecek bir “ahlaki muhalefet” olasılığı ile her zaman kanayan bir yara bırakmak demektir.

Şimdi, eğer burjuva düzeninin istikrarını restore edecekse, burjuvazinin tüm  fraksiyonlarının ne suçtan ne de yargılamadan bir daha asla söz etmeyeceğine şüphe yoktur. Muhalefet toplantılarında bu konunun gerçekten de konuşulduğu söyleniyor. Ancak işlenen suç ve yargılama kampanyasının basitçe burjuva karşıtı gruplara -örneğin bir proletarya partisine- miras bırakılamayacağı da aynı derecede doğrudur. İşleri sessizliğe terk etmek, 39 milyon İtalyan’ın hiçbir şekilde onları unutacağı anlamına gelmez. Yani normal yollarla yeni bir şey kazanılamaz. Faşizmin ve gerici burjuvazinin politikaları – kamuoyunun Matteotti suikastine karşı hep birden ayağa kalktığı ve Mussolini’nin bu isyan karşısında ezildiği ve hesaplanamaz sonuçları olması gereken ve olacak bazı hamleler yapma noktasına geldiği günden itibaren – yerinden hareket ettirilemez bir engelle tıkandı. Benzer bir olay olan Dreyfus Davasının sonucunda Fransız toplumu ve Fransız Devleti devrimin eşiğine getirildi. Ancak insanlar, ahlaki bir sorudan daha derin bir şeyin işin içinde olduğunu söylüyorlar; söz konusu şey, hükümette sınıfların ve toplumsal katmanların rotasyonu. Ama aynı şey İtalya için de geçerli ve hatta uygun ağırlaştırıcı niteliklerde.

Böylece sorunun ikinci yönüne, asıl soruna geliyoruz: Mussolini hükümeti, milis kuvvetleri, mahkeme vs. değil; ama burjuvazinin proleter hareketin gücünü kırmak için kullanmak zorunda olduğu rejim. Bu ikinci husus, bizim için ve herkes için asıl önemli olandır ama ilkiyle ayrılmaz bir şekilde bağlıdır. Gerçeği söylemek gerekirse, muhalefetin ve aslında bütün burjuvazinin düşündüğü gibi, sınırlı nitelikte herhangi bir çözümü öngörmeyi imkansız kılan tüm ikilemler, belirsizlikler ve zorluklar, çok derin ve esaslı çelişkilerin bir belirtisidir. Her şeyin temelinde, bizzat faşizm sorunu vardır: burjuvazinin elinde basit bir karşı kuvvet “aracı” olması gerektiğini düşündüğü, ancak bir kez yardıma çağırıp salıverdiği, artık kendisine hükmedilmesine izin vermeyen, kendi hesabına ilerleyen şeytandan daha kötü bir hareket. Matteotti’nin öldürülmesi, rejimin savunulması açısından çok ciddi bir hataydı. Hiç kimsenin yeterince üstünü örtemediği dava “meselesi”, Haziran 1924’te hiçbir devrimci hareketin açamadığı şekilde rejimin kanadında bir yaradır. Aslında bu, faşizmin kendisini burjuvazinin salt bir “araç”ı olarak değil, sürekli suistimalleri, şiddeti ve suçları içinde kendi iç mantığının peşinden gitme eğiliminin ifadesi ve doğrudan sonucuydu  ki bu, mevcut düzenin korunmasının çıkarlarını artık dikkate almayarak nihayete erer.

Ve tartıştığımız sorunu çözmeye yarayacak bir yol haritasına sahip olmak için daha dikkatli bir şekilde incelememiz ve değerlendirmemiz gereken son nokta budur.  Tanımlamaya çalıştığımız faşizm eğilimi, gericilik dönemleri ile “demokrasi” dönemleri arasındaki normal değişimi, ilk bakışta gerici bir çizginin sürdürülmesine ve kapitalist düzenin daha sert bir savunmasına elverişli görünebilecek şekilde ortadan kaldırır ancak gerçekte kendini tam tersine çözebilir. Çünkü gerçekte, durumu burjuva rejimin ve kapitalist düzenin korunmasına yönelik her türlü plana doğrudan ters düşecek şekilde etkileyen unsurlar var. Ekonomik kriz var; geniş kitlelerin çektiği sıkıntılar var; faşist ve polis baskısının kışkırttığı öfke var. Öyle bir durum var ki, burjuvazinin siyasi merkezleri kurtarma manevralarını gerçekleştirmeyi başaramazken, işçi sınıfı güçlerinin sahaya müdahale etme olasılığı giderek artıyor. Böylece faşizm/demokrasi ikilemi bir başkasına, faşizm/proleter isyanına dönüşme eğiliminde.

Bunlar aynı zamanda çok somut koşullara da dönüşebilir. Haziran ayında, Matteotti’nin öldürülmesinden hemen sonra, rejimin aldığı darbe o kadar güçlüydü ki, devrimci bir gücün acil müdahalesi kaderini tehlikeye atabilirdi. Müdahale mümkün olmadı, çünkü kitleler çoğunlukla demokratların ve sosyal demokratların etkisi altında ya hareket etmekten acizdi ya da ara çözümlere yöneldi. Hiçbir çıkış yolu olmayan altı aylık belirsizlik ve kriz, kitlelerin burjuva gruplardan kopması ve devrimci partiyi ve onun pozisyonlarını desteklemesi sürecini amansız bir şekilde hızlandırdı. Muhalefetin -her geçen gün giderek kesinleşen-  tamamen tasfiyesi, bu sürece  kusursuz bir ivme kazandıracaktır. O zaman kitlelerin gözünde de faşizmin çöküşü sorunu gerçek anlamıyla kendini gösterecektir.

Kaynak: http://marxism.halkcephesi.net/Antonio%20Gramsci/1924/11/fall_of_fascism.htm

Çeviren: Meral Alankuş