“Sevgi ve Saygıdeğer Arkadaşlarım, Beşiktaş… Buraya gelince ister istemez çağrışım oldu kafamda. Beşiktaş, Türkiye’de Bilimsel Sosyalizmin beşikte olduğu günden beri en gerçek temeli üzerinde yükseldiği, yani işçi sınıfına mal edildiği Türkiye’nin ilk semtlerinden biridir. Bunu içimizde, eğer Tütüncü adını alan arkadaşlardan sağ kalmış olan varsa -işte biz nasılsa yaşıyoruz- o arkadaşlarımız herhalde çok iyi hatırlarlar. Eski tütüncüler Beşiktaş’ın ne olduğunu çok iyi bilirler.” (25 Şubat 1970, TİP Beşiktaş Semineri – Hikmet Kıvılcımlı)
Adıyamanlı küçük tütün üreticilerinin 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda 2017 yılında yapılan düzenlemenin 1 Temmuz 2021 tarihi itibariyle yürürlüğe girmesi nedeniyle başlattığı yol kesme eylemleri devam ederken 10 tütün üreticisi “whatsapp grubu kurmak” suçunun isnat edilmesiyle tutuklandı.
“Tırşikçî kapitalistlere hayır” diyen tütün üreticisinin, adından menkul “imperial” tütün sermayelerine de mümessili devlete karşı da siyasal bilincinin berraklığı sosyalist hareketimizde yeni değil. 1960’lara değin her düzeyde görevden illegal militanlığa, SSCB’de eğitim alan kadrolara kadar sosyalist hareketimizde güçlü bir politik grup olan tütün emekçilerini analım.[1]
****
Kimilerinin “halklar cehennemi” kimilerinin “halklar imparatorluğu” diye andığı Osmanlı İmparatorluğu’nda etnik azınlıklar ya da farklı milliyetlerin farklı eğilimleri nedeniyle yekpare bir Osmanlı sosyalizminden söz etmek mümkün değil. Bir Osmanlı sosyalizmi yerine etnik azınlıkların, farklı milliyetlerin sosyalizmi kendi meşrebince edindiği Osmanlı sosyalist hareketlerinden bahsedebiliriz. Gerek ayrılıkçı eğilimler, gerek sendikal haklar ve ekonomik talepler barındıran bu hareketlerin ilk örneklerini Avrupa işçi hareketlerinden esinlenen, etkilenen Balkanlar’da dış ticaretin ve sanayinin yoğunlaştığı Selanik vilayetinde görmeye başlarız.
Selanik vilayetinin hareketli siyasal yaşamı önemli miktarda tütün üretilen Drama, Kavala gibi şehirlerdeki tütün işçilerinin de ideolojik ve politik bir bilinç edinerek siyasal deneyim kazanmasını sağlamış ve tütün işçileri sosyalist hareket içerisinde etkin rol almıştır. Selanikli tütün işçileri 1924 yılında Türk-Yunan nüfus mübadelesi ile Türkiye’nin büyük şehirlerine yerleştirilmiştir. Siyasal deneyim ve bilince sahip mübadil işçiler sınıf bilinçlerini de Türkiye’ye taşımışlardır. Birçoğu kendilerine tevzi edilen toprakları ekip biçerek küçük üretici olarak kalsa da önemli bir kısmı ellerindeki toprakları bilabedel terk etmiş ve yeni devletin önemli bir ekonomik faaliyeti olan tütün üretiminde kentlerde işçilik yapmıştır.
1925 ve devam eden yıllar, Selanik sosyalist hareketi içerisinde faal olan tütün işçilerinin, TKP içerisinde örgütlenmeye başladığı yıllardır. 1927 yılında partinin etkisi olmadan doğrudan tütün işçileri tarafından örgütlenen grevi, partinin greve karşı tutumuna yönelik eleştirileri nedeniyle Hikmet Kıvılcımlı’dan öğreniriz. Henüz mübadelenin ardından 5 yıl geçmeden 1929 yılında İzmir Komünistler Davası’nda Kıvılcımlı ile beraber yargılanıp hüküm giyen ve Elazığ cezaevinde Kıvılcımlı ile beraber kalan partili bir tütün işçisi de vardır.
1930’larda grev, sendika kurma yasaklarına rağmen fabrikalar önünde bildiriler dağıtmış, iş ve ücret talepleri için vilayet binası önünde gerçekleştirilen eylemi örgütlemişlerdir. Bu dönemde tanınmış tütün işçilerinin her 1 Mayıs öncesi gözaltına alınması tesadüf değildir. 1930’lar ve 1940’ların ilk yarısı 1931’de “Tütüncüler Sendikası” kurma girişimi ve 1932 yılında TKP’nin “Kızıl Tütüncüler Birliği” girişimi gibi tütün işçilerinin yeni yerleştikleri yerlerde yerli işçiler ile politik örgütlenmelerini kurma, örgütlenme çabalarıyla geçmiştir. Yunanistan’da diğer halklardan, milliyetlerden işçiler ile siyasal çalışma deneyimi olan tütüncülerin yerli tütün işçilerini örgütleme çabası nafile olmasa da cılız bir sonuç elde etmiştir.
1940’lı yıllar tütün işçileri için hareketlidir. Tütün işçileri 1940’lı yıllarda TKP’nin Müstakil Tütüncüler Sendikası adıyla örgütlediği sendikada faaliyet yürütürler. 1946 yılında Cemiyetler Kanunu’nun değişmesiyle Şefik Hüsnü’nün önderliğinde kurulan Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi’nde yine tütün işçileri vardır. Kanun’dan yararlanan tütün işçileri Ortaköy’de İstanbul Tütün İşçileri Sendikası’nı kurarlar. Sendika kısa sürede kapatılsa da mübadil tütüncülerin öncülüğüyle yeniden örgütlenir. 16 Aralık 1946’da sosyalist partiler ve bunların kurduğu sendikalar yeniden kapatılır, çok sayıda tütün işçisi de bu süreçte tutuklanır.
1950’li yıllar ise tütün işçilerinin “tütüncüler” diye özneleştiği, politik bir grup olarak adından söz ettirdiği yıllardır. Tütüncülerin komünist hareket içerisindeki konumları ve harekete duydukları politik aidiyet “1951 TKP Tevkifatı”nda ortaya çıkar. 1951 yargılamasında sanık konumunda bulunan 169 kişi içerisinden 50’si tütün işçisidir. (Kimi belgelere göre 184 sanık vardır ve içlerinde 24’ü tütün işçisidir)Devlet yeni işbirlikçiler/itirafçılar yaratma gayretiyle, hâlihazırda süren yargılamalar sırasında TCK 141. maddeye yeni bir fıkra ekleyerek (yedinci fıkra) partili olup nedamet getiren kişilere cezalarında indirim hatta tahliye yolu sunar. Bu yolu seçen çoğu partili aydına rağmen tütün işçileri fıkra hükümlerinden yararlanmaz ve ricat etmezler. Partili çoğu militan cezaevlerinde karşılaştıkları mübadil tütün işçilerini “çingene”, “kışçı” diye küçümser, küçük tütün üreticilerini küçük esnaf olarak görüp sınıf savaşında aynı safta bulmaz. Ancak başka örnekler de olacaktır. Bu “esmer vatandaşlar” ile tutsaklık dönemlerinde tanıştıkları Kıvılcımlı’nın politik mücadeleleri ortaklaşacaktır. 1954 yılında Hikmet Kıvılcımlı önderliğinde yasal bir sosyalist parti olan Vatan Partisi kurulur. Bu parti içerisinde önemli sayıda tütüncü yer almıştır. Bu isimler daha sonra Vatan Partisi faaliyetleri nedeniyle de tutuklanmıştır.
1960’lı yıllarda tütün ekim alanlarının gerilemesi, tütün sektörünün yeni ekonomik birikim rejimiyle krize girmesi ve bu nedenle uygulanan tütün politikaları tütün üretiminin sanayi içerisinde payını azaltmıştır. Tütün işçileri bu süreçte hem farklı işkollarına (bu nedenle farklı yerleşim alanlarına) dağılmış hem de sosyalist hareketlerle ilişkilerinin bilinmesi nedeniyle devlet tarafından sürekli gözetim altında tutulmuştur. Ekonomik geçim kaygıları, uzun tutsaklıklar, sürekli gözetim altında tutulmaları bir yılgınlığa, politik bir grup olarak siyaset alanından uzaklaşmalarına neden olmuştur. 1961 Anayasası ile sendikal ve politik haklar yeniden kazanılmaya başlansa da “tütüncüler” grubu büyük ölçüde dağılmış, bu çevreden bazı kişiler yeni kurulan sendikalar ve TİP’te bireysel olarak aktif siyasete devam etmiştir.
***
1924 Mübadelesi ile Türkiye’ye gelen tütün işçileri bu tarihten itibaren 1960’lı yıllara kadar kentlerde örgütlü siyasal faaliyet yürütmüş, “tütüncüler” olarak bilinen bir grup halini almıştır. Tütüncüler en kalabalık işçi grubu olarak sadece ekonomik haklar mücadelesi içerisinde değil illegal TKP’den, TSKEP’ye; Kıvılcımlı’nın Vatan Partisi’den TİP’e, politik mücadeleler içerisinde önemli görevler almıştır. 1960’lardan itibaren bireysel olarak etkin kimi özneler olsa da politik bir grup olarak sosyalist hareketteki varlıkları silinmiştir. Mihri Belli’nin aktardığı üzere sosyalizmin s’sinin bile küfür sayıldığı uzun yıllar boyunca, Kasımpaşa’nın Ortaköy’ün tütüncü semtleri karanlıklar denizinde sosyalist düşüncenin adalarını oluşturmuşlardır.
[1] Politik bir grup olarak “tütüncüler” grubunu aktarmak istediğimden Zehra Kosova, İdris Erdinç, İbiş Aydınlatan, Mehmet Atılal gibi bilinen “ünlü” isimleri aktarmaktan kaçındım.
Meral Alankuş